20 Ağustos 2007 Pazartesi

Pilottan Temiz Telefon

Pilottan, Temiz Telefon

Vodafone'dan Türkiye'de bir ilk. Vodafone McLaren Mercedes takımı için özel olarak tasarlanmış bir cep telefonu: Vodafone Mclaren Mercedes Sharp GX 29. Hafif, fonksiyonel ve havalı.
Cep Paket tarifesi ile herkese hediye ediliyor.

biordanbiburdan: Doktordan satılık araba misali Pilottan, temiz telefon sloganıyla duyurmuş Vodafone resmi internet sitesinde kampanyayı.F1 tutkunlarına duyrulur.

17 Ağustos 2007 Cuma

Nedir Bu Crocs Çılgınlığı? En Güzel Çirkin Ne Demek?


Bir süredir plajlarda, yazlıklarda herkesin ayağında görür oldum. Nedir bu acayip şey dedim araştırdım. Adı "Crocs" ...Dünyanın en hijyenik, en rahat ayakkabıları olarak tanıtıyorlar kendilerini sitelerinde. Site linki de oldukça komik :) http://www.enguzelcirkin.com/

Nasıl olur dedim kendi kendime...En güzel çirkin...Her neyse henüz denemişliğim yok Crocs'u...Deneyenler çok rahat olduğunu söylüyor vs...Bir de sitelerinde yer alan "Crocs, siz ne olmasını istiyorsanız O'dur" sözüne takıldım.Ben Ferrari olsun dersem olur mu bu Crocs? Ya da Beyaz Atlı Prens?

Bir de Basın Bültenlerine bakalım neymiş bu Crocs
En Güzel Çirkin Türkiye’de!

Dünya genelinde milyonlarca satılan, eşsiz modelleri ile bir fonomene dönüşen yaratıcı ayakkabı CROCS Türkiye’de satışta!

Bir ayakkabı düşünün...

Hollywood yıldızlarından biri onunla kırmızı halıda yürürken, aynı anda bir ev hanımı onun verdiği rahatlıkla sokakta köpeğini gezdiriyor. Tüm günü koşuşturmayla geçen bir doktor onun sunduğu hijyen ve rahatlık ile kliniğinde güvenle dolaşırken, dört yaşındaki kızı anaokulunda ayağında onlar arkadaşları ile oynuyor. Bir iş adamı yatında ıslaklık tutmayan, terletmeyen ve kaymayan bu ayakkabı ile keyifle güneşlenirken, en sevdiğiniz restoranın şefi mutfağında onunla dolaşıyor.

Ayakkabı modasını kökünden değiştiren dahiyane buluş olarak adlandırılan CROCS, onu benzersiz yapan onlarca nedene sahip.

CROCS dünyanın en hijyenik, rahat, sağlıklı ve ortopedik ayakkabılarından biri. Ayrıca sıradışı, özgür, eğlenceli, cesur, gösterişli, hayat dolu, kışkırtıcı, komik ve yenilikçi.

Kanada patentli CROCS’un bir teki yaklaşık 150 gram. Yani ayakkabı yastık kadar hafif; çok yumuşak ve rahat.

CROCS ayrıca özel delikleri ile hava dolaşımı sağlayıp, ayakları serin tutuyor. Asla kaymıyor; ıslaklık ve leke tutmuyor. Ortopedik özelliğinin yanında, anti-bakteriyel ve koku önleyici niteliklere sahip.

Farklı modelleri ve sıradışı tasarımları onu bir fenomene dönüştürüyor. 2006 yılında tüm dünyada 24 milyon çift CROCS satılması bunun açık bir kanıtı.

Koton Eksport tarafından Türkiye’ye getirilen CROCS’lara seçkin eczanelerden, yaratıcı mağazalardan, özel alışveriş merkezlerinden, ayrıcalıklı ayakkabı satış noktalarından ve çok yakında internetten ulaşmak mümkün.

Dünyanın en ünlü oyuncuları Al Pacino ve Jack Nicholson, yeni nesil komedi yıldızı Adam Sandler, "Desparate House Wifes"ın güzel aktrisi Terri Hatcher, Ocean’s Twelve’in çaylak hırsızı Matt Damon, 5 Grammy Ödülü sahibi Faith Hill, CROCS giyme ayrıcalığını yaşayan "star"lardan bir kaçı...

Çok yakında sevdiğiniz yıldızlardan birini onlarla görürseniz şaşırmayın. Çünkü CROCS, fark yaratan özel insanların tercihi!

Kaynak: Kurumsal Haberler

Goldaş’ın CowParade takıları




Goldaş’ın CowParade takıları

Goldaş Kuyumculuk, İstanbul’da bugüne kadar gerçekleşen en büyük halka açık sanat etkinliği olan CowParade İstanbul 2007’nin lisans haklarını alarak, CowParade’in tasarımlarını Silver D’sign markası ile takıya dönüştürdü.

Güncel, eğlenceli ve neşeli tasarımlar sunan Silver D’sign, kolye, anahtarlık, bileklik ve kol düğmesi olarak hazırladığı koleksiyonu ile CowParade’in ruhunu yansıtıyor. Orijinal tasarımları ile dikkat çeken gümüş ürünler, mine ile de renklendirilerek neşeli bir görünüme kavuştular.

Goldaş ayrıca, CowParade İstanbul 2007’ye, takı ve aksesuar markası Assortie’den üç, külçe altın markası ChipGold’dan da iki tasarım ile katılıyor. Goldaş’ın tasarımları; Nişantaşı’nda Abdi İpekçi ve Valikonağı caddeleri, Ortaköy, Cevahir Alışveriş Merkezi ve Beyoğlu Galatasaray’da, 31 Ekim tarihine kadar görülebilir. Tasarımlar proje bitiminde açık artırma ile satışa sunulacak ve elde edilecek müzayede geliri Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği, AÇEV ve TEMA Vakfı’na bağışlanacak.


Kaynak: mediathink Dergisi

Kredi kartı Faizlerine İndirim


KREDİ KARTI FAİZLERİNE İNDİRİM

Kredi kartında en yüksek faizi uygulayan bankalar, 0.01-0.02 puan indirime gitti. Akbank, Garanti, Yapı Kredi, Fortis, Tekstil, Finans, Denizbank ve Anadolu bu kısmi indirimle en yüksek kredi kartı faizli banka sıfatını indirim yapmayan HSBC’ye bıraktılar.
Kredi kartında en düşük faizi de son iki aydır olduğu gibi Turkland Bank uyguladı. Hariri Grubu'nun, satın almasından sonra, adını MNG'den Turkland'e çevirdiği banka, 2.75 akdi, 3.58 gecikme faizi ile en düşük faizi aldı.
ANKA Ajansı'nın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) yapılan bildirimlerden derlediği bankaların temmuz ayında uyguladığı kredi kartı faiz ve ücretlerine göre, en düşük akdi faizi yüzde 2.75 ile Turkland alırken; en yüksek akdi faiz oranını yüzde 5.57 ile HSBC uyguladı. Bu alanda bir önceki ayda aynı oran ile en yüksekleri oluşturan Akbank, Garanti, Yapı Kredi, Fortis, Tekstil, Finans, Denizbank 0.02 puanlık indirimle akdi faiz oranını yüzde 5.55’e çektiler. Citibank ise 0.1 puan artışla 5.55’e çıkarak, akdi faiz artıran tek banka oldu.
Gecikme faizinde de en düşük oran yüzde 3.58 ile Turkland Bank'de uygulandı. En yüksek gecikme faizini ise yüzde 6.21 ile HSBC aldı. Aynı faizi uygulayan Akbank, Garanti, Yapı Kredi, Fortis, Citibank, Tekstil, Finans, Denizbank, Anadolu ise 0.01 puanlık indirimle faiz oranlarını yüzde 6.20’ye çektiler. Yıllık ücret yine tüm bankalar tarafından alındı. En düşük yıllık kredi kartı ücreti 3 YTL ile Ziraat Bankası'nda, en yüksek ücret ise 30 YTL ile Akbank, Garanti, Yapı Kredi, Finansbank tarafından alındı.



Kaynak: ANKA

Güldür Bakalım’ın Şenpiliç’i, Türk TV’lerin içerik sıkıntısı ve G-String “denemeleri”




Güldür Bakalım’ın Şenpiliç’i, Türk TV’lerin içerik sıkıntısı ve G-String “denemeleri”

Hatırlarsınız bir dönem Show TV ekranlarında Mehmet Ali Erbil’in sunduğu bir yarışma programı vardı: Ah Kalbim… (İsmini yanlış hatırlamıyorsam tabii) Programın ana sponsoru Saray Halı idi. “Soylu halı Saray Halı” sloganını kafalarımıza kazıtan Saray Halı. Türlü şaklabanlıkların yapıldığı, izleyicilerin Saray Halılar üzerinde takla attırılarak halı hediye edildiği yarışma programında Saray’ın “soylu” imajı bir hayli sekteye uğramıştı. Program sonra ATV’ye geçti. Orada da “pantolon indirme” olayının ardından yarışmanın yayını durduruldu.

Şimdi bu geçmiş konudan neden bahsettim… Show TV’de yayınlanan Güldür Bakalım isimli yarışma programına ait gözlemlerimi aktarabilmek için… Kanal aynı kanal, bu kez söz konusu olan yarışmanın formatı farklı. Levent Kırca, Müjdat Gezen, Kadir Çöpdemir gibi “ağır” isimlerin jüri üyesi olduğu program özelinde yine medyamız yazdı, çizdi. Saatler süren “belden aşağı” espriler, Özgü Namal’ın ara sıra kısılan ve “itici” bir hale bürünen ses tonu, süreyi uzatmak için yapılan “geyik muhabbetler”… Liste uzayıp gidiyor.

Asıl sorun şu: Şenpiliç bu yarışmanın ana sponsoru. Yayınlandığı günden bu yana, “bir haber malzemesi elbet yakalarım” düşüncesiyle izlediğim Güldür Bakalım’ın sponsorunu program hakkında yazı yazmaya karar verdiğim zaman öğrendim. İlginç değil mi? Zaten tavuk markası neden böyle bir programa sponsor olur o da ilginç. Şenpiliç ile yarışmanın formatı arasında nasıl bir bağ kurulmuş doğrusu çok merak ediyorum. Sadece program bitince jenerikte markanın ismi bir kez görünsün diye mi?

Neden içerik üretemiyoruz?
TGRT Şubat ayında el değiştirip Fox TV olduğunda nihayet doğru düzgün programlar izlemeye başlayacağımı düşünüp sevinmiştim. Yanıldım. Umut edip şu zaman kadar bekledim hani belki Amerika’daki Fox vari bir kanal izlerim diye. Olmadı, olamadı. Kış aylarında “kışlık” diziler, yaz aylarında “yazlık dizi”ler, şarkı yarışmaları…

Türk televizyonların yayın içerikleri bunlardan ibaret. Yeni ve farklı hiçbir şey yok. Ha bir de “kimlik” değiştiren sabah programları. Bunlarda bir de magazin programları eklendi. Halk izlediği için reyting de alıyorlar. Reklam da… Peki ama nerede kaldı geçtiğimiz hafta imzalanan “Yayıncılık Etik İlkeleri” anlaşması?

G-String patlaması olacak demedi demeyin
Renkli Dergisi yazarı İlhami Atmaca g-string üzerine “denemeler” yazdı; bir anda popüler oldu. Ne diyordu Atmaca, önce bir hatırlayalım:

“G-string giyen, her ortamda seks düşünür.” (Allah Allah ben hiç de öyle düşünmüyorum.)

“Bu model, haz noktalarına baskı uygulayarak uyarır.” (Yalan yok öyle bir şey.)

“G-string’in amacı kadına her an cinselliği düşündürmektir.” (Wooow müthiş bir buluş o halde G-string.)

İşin “sosyal” boyutunu tartışmayacağım ama atmaca farkında olmadan G-String satışlarını patlatacak. Görürüsünüz… Bizim millet meraklıdır çünkü, üzerinde çok fazla konuşulan, polemik yaratılan bir konu varsa, ki şu anda bir üründen bahsediyoruz, kesin gider satın alır ve de giyer. Bence G-String üreticileri bir araya gelip bir reklam kampanyası yapmalı, başrolü de İlhami Atmaca’ya vermeli.

Diptepki
Gazetecilik “hatır ve gönül” ilişkisiyle olmuyor ne yazık ki! Duyarsın ve yazarsın. Bu kadar basit bir formül. Lafı uzatmaya, evelemeye, gevelemeye, “mış” gibi yapmaya hiç mi hiç yer yoktur gazetecilikte. Bizim sektör böyle maalesef… Müthiş bir haber yakalayıp yazarsın ve ortalarda böbürlenirsin ben yazdım diye. Ki geçen hafta benim de yaptığım gibi… Bazen de o duyduğun haberi yazmaz elinde bekletirsin. Niye bekletirsin? Haberin muhatabı senden “rica etmiş” de ondan. Sonra da işi kişiselliğe döküp yaz(a)madığın haber yüzünden haberi sana gönderen kişiyi paylarsın. Benim bildiğim gazetecilik bu değil. Böyle diyen varsa da izah etsin lütfen.



Gülay Koç, gulay.koc@mediathinkonline.com

Kaynak: mediathink Dergisi

Wikipedia'nın en 'yaratıcı' yazarları: CIA, Vatikan, Exxon


Herkesin katkısına açık sanal ansiklopedi Wikipedia, CIA, Vatikan, Walmart, ExxonMobil'in sürekli tahrifatına uğradığını açıkladı

İnternette herkesin katkısına açık olup bedava hizmet veren sanal bilgi pınarı Wikipedia, 250 dilde 7.5 milyonu geçen sayfa sayısıyla gelmiş geçmiş en büyük ansiklopediye dönüşürken, dünyanın hâkim güçlerinin müdahalelerinden mustarip. Wikipedia'yı dışardan güncelleyenlerin kimliğini saptayan 'Wikipedia Tarayıcısı' isimli sanal araç, yazıların içeriğini sürekli değiştirmeye çalışan kurumları saptadı: CIA, Vatikan, Britanya İşçi Partisi, ExxonMobil, WalMart, Disney, Sony vbg... Bu kurumlar, Wikipedia'daki 'özgür ortamı', kendileri açısından potansiyel olarak tehlikeli gördükleri bilgilerin imhası ve tahrifi amacıyla kullanmış.

CIA'den Ahmedinecad'a 'Öööö!'
Tarayıcı'ya göre, CIA ağından İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın profili üzerinde güncelleme yapan kişi, iyice coşup başkanlık planları bölümünün altına 'Öööö!' nidasını da eklemiş. CIA, eski başkanlar Ronald Reagan ile Richard Nixon'ın biyografileri üzerinde de güncelleme yapmış. Başkan George W. Bush'un Cumhuriyetçi Partisi, Irak Baas Partisi sayfasının 'Saddam sonrası dönem' bölümüne 'ince ayar çekmiş.' Bu bölümdeki 'ABD liderliğindeki işgal' ifadesi 'ABD liderliğindeki özgürleştirme' olarak değiştirilmiş. Demokrat Parti de, aşırı muhafazakâr radyo programcısı Rush Limbaugh'un sayfasına 'el atmış.' Limbaugh, 'ahmak, ırkçı ve bağnaz' diye nitelenirken, 'Çoğu dinleyicisi hukuken zihinsel özürlüdür' eki yapılmış.
Vatikan ise Kuzey İrlanda'da IRA bağlantılı Sinn Fein partisinin lideri Gerry Adams'ın sayfasını güncellemiş. Vatikan, Katolik Adams'ın 1971'deki bir çifte cinayette kullanılan arabada parmak izlerinin bulunduğu iddia edilen 2006 tarihli gazete haberlerine verilen linkleri kaldırmış. Vatikan ağından, Katolik azizler, Mormon Kilisesi ve Scientology tarikatına ilişkin sayfalarda da değişiklik yapılmış. Britanya İşçi Partisi'nin merkezinde çalışan biri de, İşçi Partili Öğrenciler Grubu için girilen yazıları tahrif etmiş. 'Grup, halkın içinden gelen siyasiler yerine kariyerist politikacılar tarafından ele geçirildi' ifadesi kaldırılmış.

Alaska'daki petrol faciasına rötuş
Şirketler de Wikipedia'ya uğramayı ihmal etmemiş. En büyük petrol şirketi ABD'li ExxonMobil, 1989'da Alaska'da yol açtığı çevre felaketiyle ilgili bazı 'düzenlemeler' yapmış. Exxon Valdez adlı tankeri, resife çarpıp Alaska denizine 50 bin ton petrol sızdırdığı için tazminat cezası alan şirket, "ExxonMobil, 32 bin Alaskalı balıkçıya ödemesi gereken 5 milyar dolar tazminatı hâlâ ödemedi' ifadesini şu şekilde değiştirmiş: 'ExxonMobil, tazminatın 300 milyonluk kısmını hemen ve gönüllü olarak ödedi.' En büyük perakende market zinciri Wal-Mart da, 'Wal-Mart'taki maaşlar, diğer perakande şirketlerindekinden yüzde 20 azdır' ifadesini, 'Wal-Mart'taki maaşlar, federal asgari ücretin iki katıdır' diye değiştirmiş.


Kaynak: Radikal

Tesettür içine g-string giyilir mi

Tesettür içine g-string giyilir mi



Fatma AKSU/İSTANBUL

"Tesettürlü kadın g-string giyer mi?" sorusu, İslami kesimden köşe yazarları arasında son günlerin en hararetli tartışmalarına sahne oluyor. İlhami Atmaca’nın "G-string’in amacı, kadına her an cinselliği düşündürmektir" görüşüne, iki kadın yazar nesaket çağrısı ve bir soruyla yanıt verdiler: Nereden biliyorsunuz?

Gerçek Hayat Dergisi Yazarı Dergisi yazarı Halime Kökçe
Dini bütün bir erkek bu nazik bilgiye ulaşamaz

"Tesettürlülerin de g-string giymeleri çok nazik bilgidir..."

Renkli Dergisi yazarı Nigar Tuğsuz
Örnek seçerken biraz nezaket ve düşünce lütfen

"Mahremiyete dil uzatmak sizi ünlü, okurunuzu adam yapmaz."

Renkli Dergisi yazarı İlhami Atmaca

G-string giyen her ortamda seks düşünür

"Bu model, haz noktalarına baskı uygulayarak uyarır..."

İSLAMİ kesime yönelik medya organlarında, "Tesettürlü kadın g-string giyer mi?" tartışması sürüyor. Renkli Dergisi yazarı İlhami Atmaca, derginin 11. sayısında "Laislamizm ya da Ahlaksız Dindarlık" başlıklı yazısında, uzun uzun g-string giymenin sağlayacağı cinsel motivasyondan söz edip, lafı tesettürlü kadınlara getirince şimşekleri üzerine çekti. G-stringi, "Bir ahlaksızlaştırma aracı olarak" gösteren Atmaca’nın, "G-string giymiş tesettürlü genç kızlar, artık dini bütün Müslüman genç kızlar ve kadınlar olmaktan başka bir şeydir" sözleri, derginin kadın okurlarıyla, islami kadın yazarların tepkisine yol açtı.

İÇ ÇAMAŞIRI DÜKKANLARINDA ARAŞTIRMA MI YAPTINIZ?

Gerçek Hayat Dergisi Yazı İşleri Müdürü ve yazarı Halime Kökçe, okuduklarına inanamadığını söylerken, meslektaşına köşesinden sert çıktı. Kökçe, şu ifadeleri kullandı: "Tesettürlü kadınların da g-string giydikleri bilgisi çok ’nazik’ bir bilgidir ve böyle bir bilgiye "dini bütün bir Müslüman erkeğin" ulaşması pek mümkün değildir." Gökçe, edep sınırlarını aştığını ileri sürdüğü Atmaca’ya, yazısında şu soruları yöneltti: "Bu bilgiye nereden ulaştınız? Nasıl? İç çamaşırı satan dükkanlarda alış veriş yapan kadınların profilleri hakkında bir araştırma mı yürüttünüz?"

TESETTÜRLÜ KADINLAR HER MESELEYE KONU EDİLMEMELİ

İlhami Atmaca’yla bir tepki de, aynı dergide yazan Nigar Tuğsuz’dan geldi. Tuğsuz, saçlarını örten kadınların her meseleye konu edilmesine tepki göstererek, şunları yazdı: "Mahremiyete dil uzatmak ne sizi meşhur yapar ne de hitap ettiğiniz topluluğu adam eder. Örnekleri seçerken biraz düşünce, nezaket ve titizlik lütfen." Atmaca ise, "Reklamcıların modern iletişim araçlarıyla Laislamizmi (Ahlaksız Dindarlık), Müslümanların dünyasına sızma noktasına getirdiğine dikkat çekmek istediğini" dile getiren Atmaca, yazısında verdiği örnekle ilgili kendisini eleştirenleri, "İşaret edilen yere değil, işaret parmağına bakmakla" suçladı.

HATIRI SAYILIR MİKTARDA TESETTÜRLÜ TERCİH EDİYOR

İlhami Atmaca, yazısında özetle şu ifadelere yer verdi: "Bu modelin özelliği, kadının haz noktalarına baskı uygulayarak sürekli uyarılmasını sağlaması. G-String, onu kullanan kadına gün boyu her ortamda seksi düşündürmekte ve sekse hazır tutmaktadır. ’Eee ne var bunda’ dediğinizde, g-string tercih edenler arasında tesettürlü genç kızlar ve kadınların da hatırı sayılır miktarda olduğunu söylersem sanırım durum bir hayli nazikleşir. G-string giymiş tesettürlü genç kızlar sıradan bir tesettürlü olarak görünmelerine rağmen, aslında cinsel dürtüleri sürekli uyarılan kadınlıklarıyla hakikatte dini bütün Müslüman genç kızlar ve kadınlar olmaktan başka bir şeydirler. G-string giymiş Katolik, Budist ve Müslüman kadının sosyal realitesi ve hissediş biçimleri ve ihtiyaçları aynileşecektir. Ne kadar farklı görünürlerse görünsünler aynı duyguların ahlaksızca esiri olacaklardır."

ÇARŞAFLISI DA ALIYOR

Fatih’in en ünlü iç kadın giyim mağazası ADA İç Giyim Çeyiz’in satış sorumlusu Emine Özkan, tesettürlü, hatta çarşaflı kadınların bile kendilerinden g-string satın aldıklarını söylerken, "Açığı, kapalısı, çarşaflısı da giyiyor. Yatak odası herkesin özeli. Bu bir iç giyim, açık ya da kapalı buna kimse karışamaz. İsteyen istediğini giyer" dedi.


Kaynak: Hürriyet

Emin Çölaşan ilk kez konuştu

Emin Çölaşan ilk kez konuştu


Bugün felaketin 8. yıldönümü

Bugün felaketin 8. yıldönümü
Ama ders almadık. En önemli yasa 5 yıldır rafta.

17.08.2007 12:47




Marmara Depremi'nin üzerinden 8 yıl geçmesine karşın yapı denetimine ilişkin yasal mevzuat boşlukları giderilmedi. 3 yıl önce gerçekleştirilen Deprem Şûrası'nda alınan kararların birçoğu unutuldu. Deprem felaketinde can ve mal kaybını azaltmak, denetimsiz yapılaşmayı önlemek için 2002'de hazırlanan ve Başbakanlık'a gönderilen Yapı Denetimi Yasa Tasarısı kanunlaşmadı.
Eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen döneminde hazırlanan tasarı, Bakanlar Kurulu gündemine konuldu, ancak önce Bakanlar Kurulu'nda daha sonra da Başbakanlık'ta onay almak için bekletildi.


Bakandan bakana
Binaların depreme dayanıklı inşa edilmesini ve sadece 19 ilde yapılan yapı denetiminin Türkiye çapında yaygınlaştırılmasını sağlayacak tasarı, 2005'te yeni gelen Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak'ın incelemesi için bakanlığa iade edildi. Tasarı o tarihten beri bakanlıkta bekliyor.
Bakanlık bürokratları, tasarının neden beklediği yönündeki sorulara net bir yanıt veremezken, "Üzerinde çalışılıyor" demekle yetindi. Bürokratlar, 2004'teki Deprem Şûrası'nda yasal mevzuata ilişkin bir paket hazırlandığını, ancak bu düzenlemelerin de hayata geçirilemediğini ifade etti.
Mevcut yasal düzenlemelere göre, yapı denetimi Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova'yı kapsayan 19 pilot ilde yapılıyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin (TMMOB) verilerine göre ise Türkiye'de birinci derece deprem bölgesi olarak nitelendirilen 32 il bulunuyor. Bu illerden Amasya, Bartın, Burdur, Bingöl, Erzincan, Hakkâri, Isparta, Kırıkkale, Kastamonu, Kırşehir, Karabük, Kahramanmaraş, Manisa, Muğla, Muş, Osmaniye, Siirt, Şırnak ise mevcut Yapı Denetim Yasası kapsamında yer almıyor.
Mevcut yapı denetim mevzuatını değiştirerek 19 pilot ilde uygulanan denetimin Türkiye geneline yaygınlaştırılmasını öngören tasarıda yer alan bazı düzenlemeler şöyle:


Sektöre giriş zorlaşacak
Mevzuata aykırı inşa edilen binalardan dolayı ödenecek tazminatları garanti altına almak için "mesleki sorumluluk sigortası" getirilecek. Sigorta kapsamında oluşturulacak fon, binaların projelendirilmesi aşamasında, yapım sürecinde ve denetlenmesinde görev alanların bağlı olduğu meslek kuruluşunda birikecek.
İlk kez yapı müteahhitliği terimi kullanılmaya başlanacak. Yapı müteahhitliği belgesine sahip olma şartları, kimlerin bu belgeyi alabileceği, belge düzenleme esasları Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından belirlenecek ve inşaat sektörüne giriş zorlaşacak.
Yapı müteahhitlerine sorumluluklarını yerine getirmemeleri durumunda meslekten mene kadar ağır yaptırımlar uygulanacak.
Denetim şirketleri, proje, imalat, kalite ve nitelikten de sorumlu olacak.
Kamu binaları da yapı denetim şirketleri tarafından denetlenecek. Denetleyen şirket ve müteahhit inşaattan 15 yıl sorumlu tutulacak.




Kaynak: Habertürk

Kürek mahkûmları...(Bekir Coşkun'un 16 Ağustos tarihli yazısı)

Kürek mahkûmları...

Bu yazıyı zor şartlar altında yazıyorum. Telefonlar durmadan çalıyor, televizyonlar kapıda, haberciler durmadan bizden söz ediyorlar, benim ise söyleyecek çok sözüm yok. Sözümü sadece size söyleyebilirim. Olan şu: Biz bir kayıktaydık. Kürek arkadaşımı dalgalar aldı. Bizim ulaşmak istediğimiz bir yer vardı. Söylene söylene, sızlana sızlana, adeta kendimizi kürek mahkûmu sayarak kürek çekiyorduk o yere doğru... Orası; sadece bizim aydınlık ülkemizdi. Çağdaş okulların bahçesinde, çocukların sevgi-barış-özgürlük şarkıları söyledikleri, karanlık merdiven altlarında tarikat kurslarının yer almadığı bir yer... İtilmiş, yasaklı, suçlu, sakıncalı, haram, günahkár, aşağılanan, hiç sayılan kadınların olmadığı yurt... Babaların evlerine güler yüzle ve alın teri sıcak ekmeklerle döndükleri... Soygunun, hırsızlığın, talanın olmadığı bir yer. İran’a, Suudi Arabistan’a benzemesini asla istemediğimiz... Şeriatçıların, tarikatların, laik cumhuriyet düşmanlarının karanlığa sürüklemelerini asla kabul edemeyeceğimiz mübarek-kutsal vatan... Mustafa Kemal’in memleketi.... Bizim ülkemiz... * Ulaşmak istediğimiz yer burasıydı. Emin Çölaşan artık yok. Ne yapmalıyım?.. Bırakmalı mıyım kürekleri?... Ben şimdiye kadar her şeyimi okurlarımla paylaştım. Evimizi, evimizdeki canlıları, kemanımı, şarkılarımı, sevdalarımı, sancılarımı... Bilmezsiniz; yazılarımı onlarla birlikte yazarım ben. Şimdi soruyorum: Ne yapmalıyım. Asılsam mı küreklere?.. Avuçlarım kanasa da, hırsımdan ağlasam da, o yere doğru tek başıma kalsam dahi çekmeli miyim kürekleri? Yoksa, vaz mı geçsem kürek çekmekten? Söyleyin dostlarım... Ne yapmalıyım, ne?..


(Bekir Coşkun'un 16 Ağustos tarihli yazısı)

Hürriyet'te Çölaşan depremi


Hürriyet'in sivri kalemi, deneyimli köşe yazarı Emin Çölaşan'ın işine son verildi. AKP karşıtı yazılarıyla tanınan Çölaşan, bugünkü "Vay vay vay!" başlıklı yazısında haftalık İslamcı bir derginin kapaklarını yayınlamış ve yazısını "devlet var mı? Var, var!" diye bitirmişti.

Emin Çölaşan'ın 14.08.2007 tarihli köşe yazısı